Gündüzün Aydınlığı

Güneş’in doğumuyla hayat yeniden başlar. Gecenin soğukluğu gündüzün sıcağına yenik düşer. Üşüyen bedenimiz ısınmaya başlar. Ağaçlar sevinç çığlıkları atar. Bu sevince rüzgâr da yaprakları okşayarak karşılık verir.  Kuşlar şarkılarını söylerken köpekler henüz başlarını kaldıramaz yerden. Gecenin karanlığını tamamen yenen Güneş zaferin mutluluğuyla ışık saçar dört bir yana.

Gün doğumu

Gece dinlenen insanlar gün doğumuyla birer birer uyanmaya başlar. Yapılacak işler, gidilecek yerler, görevler ve istekler. Bazıları hayatın monotonluğuna takılır. Onlara göre dün ile bugünün bir farkı yok. Etrafındaki güzellikleri görmeden akıntıya takılıp yaşar gider. Tabii buna yaşamak denirse. Bazıları da o gün yapacaklarını düşünerek bir heyecanla kalkar. Gülümser hayata. “Bugün de sizinleyim. Ben hala hayattayım” der.

Gündüzün Güneşi

Muhtemelen dünle bugünün farkını ayırt eden tek canlı türü biziz. Buna rağmen ağaçlar her günü bir yılbaşı gibi görür. Bir önceki günden daha fazla büyür. Büyümeye devam eder. Meyveler verebiliyorsa meyveler verir. Güneşin ışığıyla kendi besinin kendi üretir. Hiç durmadan devam eder. Her dakikanın, her saniyenin kıymetini bilir. Çünkü Güneş battığında kendi besinini üretemez ve aciz bir şekilde tekrardan Güneş’in doğumunu bekler. Bir ışık, bir enerji ister. Gelecek mi gelmeyecek mi hiç bilmeden sadece bekler. Enerjiyi yapraklarında hissettiği zamanda ilk defa görüyormuş gibi dünkü yaptığı işe, tekrardan kaldığı yerden devam eder. Bu nedenle her gün yeni bir gün.  Her günü bir yılbaşı gibi kutlar. Sadece bir gün yaşar o da bugün.

Bu dünyadaki en büyük şey, şu an durduğumuz yer değil, gitmekte olduğumuz yöndür


Holmes 

İnsanların çoğu gündüzün kıymetini bilmeden hayatlarını sürdürürler. Dün ile bugünün muhakemesini yapabilmesi insanlar için bir handikap mı? Yoksa avantaj mı? Bir şans verildiğini anlamadan amaçsızca yaşayarak ne eskiden ne de gelecekten bihaberdir. Gündüzün ışığı bedenini aydınlatır da, kalbine ulaşamaz. Gönlü sıkışır. Kendisi sıkılır. Etrafındakileri de daraltır.

Güneş’in ışığı somut şeyleri görebilmemiz için elzemdir. Işık yoksa göremeyiz. Gecenin karanlığında bulunamayanlar gündüzün aydınlığında ortaya çıkar. Sonuç olarak atalarımız da; “gündüzün şerri gecenin hayrından iyidir.” diyerek sabahın önemini dile getirmişlerdir. Gün ışığı kalbimize dahi işler de ferahlık hissederiz. Bu sayede hem maddi güzellikleri görmüş oluruz hem de manevi güzellikleri. Güzel görebilmek için önce güzelleşmek gerekir. İçimizi siyahlardan karanlıklardan arındırarak kendimizi iyileştirmiş oluruz. Dolayısıyla içimizdeki güzellikler dışımıza yansımasına sebep olur.

Güneş büyük bir sanatçıdır o kadar yeteneklidir ki çok çirkin bir şehrin çok güzel görünmesini sağlayabilir!

Anonim

Bütün güzellikleri aydınlığa benzetmemiz bu yüzdendir. Bununla birlikte bütün kötülükler de siyahla, karanlıkla ilişkilendirilir. Eğer kendi içini aydınlatırsan Ay’ın geceyi delen aydınlığı gibi parlarsın. Bu ayın on dördüncü günüdür. Kaybolanlar sana bakarak yolunu bulur. Senin ışığın vasıtasıyla saklananlar açığa çıkar. Rehber olursun canlılara. Karanlığın içinde bir toz tanesi kadar bir ışıkta yaysan fark edilirsin İnsanlar senin yoldaşındır daima.

Gündüzün Garipliği

Bir kez daha

Bazı insanlar da gündüzle geceyi fark etmeksizin yaşarlar.  Aralarında bir ayrım yapamazlar. Başlangıcı da sonu da yoktur. Aslında hayatta olduğunun bile farkında değildir. “Herkes bir gün daha” derken; o “bir kez daha” der. Mutsuz sıkkın bir şekilde bir oraya gider bir buraya. Güneş mi doğdu? Herkese doğuyor? Kimin umurunda. Sabah mı oldu? Yarın da olacak. Yaşıyor muyum? Ne önemi var ki; diyerek kendini karanlığa hapseder. Bir sebep-sonuç veya başlangıç ve bitiş olmadığı zaman kendini her yerde her vakitte bir kaybolmuşluk içerisinde hisseder. Böyle devam ederse en sonunda varacağı yer yolun sonu. Arkaya döndüğü zaman da gidilecek bir yer yok ve tam o anda dipsiz bir kuyuya düşer iner iner. Ruhsal düşüncelere dalar ve orayı da bozarak kendi sonunu getirmiş olur. Hayattan istediği tek bir ışık tanesiydi; bir aydınlık umut etmek için. O ışığı kimsede göremeyince de Güneş de kalbe inemedi. Olanlar oldu.

Sabahını ilk saatleri çok verimlidir. İlk saatlerde kalkan canlılar çok yol kat ederler. Gün aydınlanmış geceden başlayan sessizlik ve yalnızlık günün ilk saatlerinde de devam etmekte. Bu vakitlerde insanın içine garip bir huzur siner. Siner diyorum. Çünkü insan da, bunun ne olduğunu kavrayamaz. Bunu iyiye de yorabilir, kötüye de. Yalnızlık ve sessizlik bir süre insanı korkutur. Bu gariplik hissi bundandır. Yavaş yavaş Güneş tamamen doğduğunda insanlar ve diğer canlılar tamamen uyanmaya başlayınca tenhalıktan kalabalığa bir geçiş olur. Bu sayede insan rahatlamaya başlar. Çünkü insanoğlu kalabalığın konforuna alışmıştır. Sabah yalnızken konfor alanının sınırlarında dolaşmaktaydı. İleriye bir adım atmaktan tedirginlik duyduğu için ne olduğunu anlamaya çalışarak beklemeye devam etti. Çünkü risk almaktan korkuyordu. Kalabalığın içinde tek başına kalmasına rağmen konfor alanında olmaktan son derece memnundu. Derken yıllar böyle gelip geçti.

Zaman büyük bir öğretmendir, ancak ne yazık ki öğrencilerini daima öldürür.

Curt Goetz

Gündüzün Sonu

Günün ortasında ise insanlarda yorgunluk hissi görünür. Bunun sebebi hem sabahın erken saatlerinde kalkıp çalışmaya başlamasından dolayı hem de Güneş‘in dik açılarla ışığı ve ısıyı Dünya göndermesiyle insanlar fiziksel ve ruhsal olarak yorgun düşerler. Son gayretleriyle aldıkları besinlerin Güneş’in batımına kadar kendilerine yeteceklerini sanırlar. Velâkin aldıkları besinlerle daha bir halsiz kalırlar. Dinlenemeden günün diğer yarısını da çalışmakla sürdürmeleri gerekir. Çünkü sorumluluklar, beklentiler, bekleyenler hiç bitmez, bitmeyecekler. Birileri yorulur, diğerleri bekler. Birileri çalışır, diğerleri tembellik eder.

Gidip gelme dünyası

Güneş batmaya yakın insanlardaki enerjide tamamen tükenmeye başlamıştır. Yorgunluk had safhada bedenlerde bitkin yolculuk tekrardan başlamak zorundadır. Nereden geldiysen oraya. Burası etme bulma dünyası. Gidip gelme dünyasıdır. Güneş başka diyarlarda doğmak için batar. İnsanlar sabah erkenden kalkabilmek için yatar. Ay görünür, Güneş gider Dünya döner. Bu döngü sürekli devam eder.

Yorum bırakın